Öncelikle, veri iletiminde teknolojinin geldiği son nokta olarak da tanımlanan “fiber optik” üzerine önümüzdeki yıllarda yeni bir teknolojinin gelmesi beklenmiyor. Bu anlamda uzun vadeli bir yatırım olması, ülke kaynaklarının verimli kullanımı anlamında da büyük önem arz ediyor. Ayrıca fiber optik kablolar, çevresel etkenlere karşı çok iyi korunmuş ve yapılandırıldığından çevresel şartların ağır olduğu, nemli, rutubetli ve aşırı ortamlarda etkilenmeyerek her zaman tutarlı bir bağlantı sunuyor. Bunun yanı sıra fiber kablolarda dışarıdan içeriye doğru hiçbir etkileşim olmadığı gibi içeriden dışarıya doğru da hiçbir sızıntı olmaz ve bilgi en güvenli şekilde çok uzak mesafelere bozulmadan taşınabilir. Çok uzun süreler değiştirilmeden ihtiyacı karşılayacağı ve üretildikleri madde, fiziksel boyutları, sızdırmazlık gibi özellikleri dikkate alındığında, fiber optik haberleşme sistemlerinin çevreye en duyarlı ortamı oluşturdukları çok rahatlıkla söylenebilir.
Hız faktörü de bu teknolojinin açık ara önde olduğu konuların başında yer alıyor. Zira fiber optik, bilinen en yüksek kapasiteli veri taşıma ortamıdır. Bir kaç kat koruyucu madde ile sarılmış cam elyaftan oluşan fiber optik kablolarda veriler bakır kablolardaki “elektriksel sinyaller” yerine, dünyada bilinen en yüksek hız olan ışık hızında iletilir. Bu özelliği sayesinde, fiber kablolarda veriler güvenli bir biçimde çok uzun mesafelere en hızlı şekilde taşınır. Son yıllarda fiber optik altyapıya yönelik yoğun yatırımlar neticesinde bugün gelinen noktada dünyada sadece 5 ülkede evlere kadar 1000 Mbps hızında fiber internet hizmeti sunulabiliyor. Türkiye bu olanak açısından dünyadaki bu ilk 5 ülke arasında yer alırken, nüfus açısından Japonya’nın ardından en büyük 2. ülke konumunda bulunmaktadır.
Telekomünikasyon uygulamalarının hayatın büyük bir parçası haline gelmesi ile hem kurumsal hem de bireysel kullanıcıların genişbant ihtiyacı sürekli artıyor. Özellikle son dönemde “3’lü oyun” (triple play) hatta artık 4’lü oyuna yönelen, içinde ses, video, görüntü ve mobilin bir arada çalıştığı uygulama trendi için mevcut bakır kablolardan oluşan iletişim altyapısı yetersiz kalıyor. Bu açıdan genişbant erişim ihtiyacının karşılanabilmesi için en iyi çözümü “fiber” tabanlı teknolojiler sağlıyor.
Türkiye’de, özellikle son kullanıcılara ulaşan telefon ve internet altyapısı ağırlıklı olarak halen bakır hatlar üzerinden gerçekleştiriliyor. 1900’lü yılların başından bu yana ilk başlarda sadece analog ses iletimi için kurulmuş olan bu altyapıdan günümüzde sayısal ses ve veri iletimi de yapılabiliyor. Mevcut bakır hatlardan sayısal veri iletimi ihtiyacını karşılamak amacıyla geliştirilen ADSL, VDSL gibi DSL teknolojileri de ne yazık ki belli bir yere kadar amaca hizmet edebiliyor. Aktarılan verilerde, bakır hatların mesafesi ve çevresel koşullara bağlı olarak çeşitli kayıplar meydana geldiğinden günümüz genişbant erişimi için gerekli kapasitede, güvenli ve kaliteli iletişim ihtiyacını karşılayamamaktadır.
Nüfusun genç ve dinamik oluşu, ekonomik gelişim ivmesi ve bilgi-iletişim teknolojilerine yatkınlık, elektronik sosyal mecralarda etkinlik gibi unsurlar hesaba katıldığında, fiber optik altyapının günlük yaşama kazandırılması ile elde edilecek katma değer Türkiye’de hem sosyal ve kültürel hem de ekonomik anlamda kendini (e-devlet, e-sağlık, e-belediyecilik uygulamaları vb. ile) gösterecektir. Bunun yanı sıra, online eğitim programları, online eğlence ve TV imkanları, online oynanan oyunlarda kesintisiz ve eş zamanlı bağlantı olanağı da internet deneyimlerinin zenginleşmesi açısından büyük önem taşıyor.
Günümüzün çağdaş konut ve ofis çözümlerine yönelenler için son dönemde giderek daha fazla aranan kriterlerden birini de, söz konusu projelerin sunduğu internet altyapısının özelliği oluşturuyor. Her geçen gün daha fazla sayıda şahıs ve kurum, internet erişiminde hız ve kalite açısından teknolojide son noktayı temsil eden fiber internet olanağını talep ediyor. Hatta bazı online emlak satış/kiralama siteleri tercih kriterleri arasına fiber internet seçeneğini uzun süre önce eklemiş durumda. Tüm bunlar, sadece basit altyapısal bir seçenek gibi görünen fiber optik internet olanağının, ülkemiz açısından ne gibi devasa fırsatların anahtarı olduğunun kavranması için sıralanabilecek temel maddeler arasında yer alıyor.
Dijital Şehirler
Özellikle Batı Avrupa'da son yıllarda hükümetlerin ve yerel otoritelerin konuyu sahiplenmesiyle gelişen ve uygulanan "dijital şehir" konsepti, altyapının yanı sıra insanların hayatını kolaylaştırmayı temel öncelik olarak kabul etmeyi gerektiriyor. Bu konseptin temelinde; akıllı evlere entegre belediye hizmetleri, sürekli online esnaf topluluğu, otomatik sayaç okuma, online şehir güvenlik sistemleri, bilgilendirme kioskları, video gözlem, dijital tabelalar, coğrafi bilgi sistemine entegre adresleme, anlık pozisyona göre hizmet önerme, akıllı toplu taşıma sistemi entegrasyonu gibi uygulamalar bulunuyor. Bu çerçevede fiber optik altyapı yatırımları Batı Avrupa’da giderek hızlanıyor. Bu noktada fiber optik, dijital şehir uygulamasının önemli bir altyapı bileşeni olarak karşımıza çıkıyor.Bu anlamda, dijital şehir konusunun önemini kavrayan toplumlar kolları çoktan sıvamış durumda. Avrupa Birliği’nin hedefi 2020 yılına kadar vatandaşların en az yüzde 50’sinin 100 Mbps internet bağlantısına kavuşmasını sağlamak. Örneğin 1990’lı yıllardan bu yana genişbant stratejisi olan sayılı ülkelerden İsveç’te hükümet, bu konudaki güncellemelerini yeni bir raporla deklare etti. Bu belgede, özel şirketlerden merkezi devlet kurumlarına, belediyelere kadar sorumluluğun geniş ölçekli bir katılımla paylaşılması gerekliliğine ve ülkenin baştanbaşa (daha da) geniş bir bant olanağına kavuşturulmasının önemine dikkat çekiliyor. Kırılgan ekonomik koşulların giderek daha sık anılır olduğu küresel koşullarda, sürdürülebilir büyüme, gelişme ve demokrasi de doğrudan bu konudaki politikalarla bağlantılı olarak değerlendiriliyor. Bu raporda 2020’ye kadar evlerin yüzde 90’ının minimum 100 Mbps internet olanağına kavuşturulmuş olması öngörülüyor. Evlerin yüzde 40’ının bu olanağa kavuşmuş olması gerekir diye anılan tarih ise 2015. Yine hükümet tarafından hazırlanan aynı raporda, devletin elektronik iletişim pazarını kontrol etmemesi gerektiğine, görevlerinin sağlam pazar koşullarını oluşturmak ve gelişmenin önündeki engelleri kaldırmak olduğu görüşü vurgulanıyor.
Hali hazırda evlerin yüzde 71’inde genişbant internet olanağı bulunan İngiltere de büyük ülke olma hedefi doğrultusunda etkin ve güvenilir bir iletişim altyapısının hayatiyetine dikkat çekiyor ve 2015’e gelindiğinde Avrupa’nın en hızlı genişbant ağına sahip ülkesi olma vizyonunu net bir biçimde ortaya koyuyor. Ülkenin farklı bölgeleri arasındaki dijital uçurumu bir an önce kapatma yaklaşımı doğrultusunda şu anki İngiltere Parlamentosu görev süresinin sonuna kadar 530 milyon pound’luk yatırım yapmayı planlıyor.
Aynı şekilde, daha önce yurt çapında genişbant internet erişimi olanağına 2010’a kadar ulaşmayı hedeflediğini duyuran Almanya da, 2014 yılında evlerin yüzde 75’ine en az 50 Mbps bağlantı götürmeyi amaçlıyor.
Fiber internet, Türkiye’nin telekomünikasyon alanında öncü ve global iletişim ağının bir kavşak noktası olması ve geçmişin İpek Yolu’nun “Fiber Yolu” haline gelebilmesi açısından da büyük fırsatlar sunacaktır. Türkiye’de de tüm kamu kurumlarının, Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kurumu’nun katkısı, yerel yönetimlerin işbirliği ve bu vizyonu desteklemeleri gerektiğine inanıyoruz. Zira yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi konunun önemini kavrayan toplumlar, bu kamusal hizmetin yaygınlaştırılması için bir yandan özel sektörle işbirliği içinde hareket ederken, bir yandan da rekabet koşullarının kamunun maksimum düzeyde fayda sağlayacağı bir yapıya kavuşması için gerekli regülasyonların yapılması ve bunların hayata geçirilmesi için yoğun biçimde çalışıyor. Avrupa Birliği’ne doğru yürüyen Türkiye’nin de bu açıdan hak ettiği yerde olması için zamanı iyi değerlendirmesi gerektiği ise, tartışma götürmez bir gerçek olarak önümüzdeki dönemin vazgeçilmez gündem konuları arasında yerini almalıdır. DSL genişbandı epey sonradan yakalamış, fiberde kamusal destek olmadan özel girişimcilerle belli noktaya gelmeye çalışan ülkemizin, ultra genişbant teknolojilerinde 1000 Mbpshizmetinde olduğu gibi takipçi değil, ön saflarda olması, ülkemizin gelişmesi ve bilişimde dünyada söz sahibi olması açısından zorunluluktur.
Yazar Hakkında:
Dr. Muhittin Sayın; 1990 yılında ODTÜ
Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Dokuz yıl süren
akademik kariyerine Gaziantep Üniversitesi Elektrik-Elektronik
Mühendisliği bölümünde başlayan Sayın, Fiber Optik Haberleşme alanında
yaptığı Yüksek Lisans ve Doktora çalışmalarını da aynı üniversitede
tamamladı.
Sayın, 2004 yılına kadar Ericsson’da Transmisyon Teknik Eğitmenliği
ve IN Proje Yöneticiliği yaptı.Daha sonra Turkcell’de Radyo Şebeke
Transmisyon Uzmanlığı, Erişim Transmisyon Planlama ve Transport Şebeke
Kurucu Bölüm Başkanlığı görevlerini üstlendi. Dr. Muhittin Sayın, 2009
yılından beri Turkcell Superonline’da Şebekeden Sorumlu Genel Müdür
Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder